"Çarşı da Demirören de kısa pantolonluydu"

Samet Aybaba Çarşı'yı da bombaladıSamet Aybaba'nın bu sözleri çok konuşulacak !.. Hem Çarşı Grubu hem de Başkan Yıldırım Demirören için "Benim Beşiktaş’ta oynadığım dönemde kısa pantolonla geziyorlardı!" diyen Aybaba, kardeşi Adnan Aybaba hakkında da şok açıklamalar yaptı !..

Beşiktaş’ın efsane kaptanlarından tecrübeli teknik direktör Samet Aybaba siyah-beyazlı kulüpte yaşananları ve futbola bakışını FUTBOL EXTRA’ya anlattı. "Çarşı Samet’e karşı" tepkisine çarpıcı bir yanıt veren Aybaba "Çarşı grubundaki şu nesil benim Beşiktaş’ta oynadığım dönemde kısa pantolonla geziyordu. Başkan da öyle geziyordu. İyi hatırlıyorum, 82’de şampiyon olduğumuzda Erdoğan Demirören beyin villasında olmuştu şampiyonluk yemeği. O da evdeydi. Oradan hatırlıyorum, küçük bir çocuktu Yıldırım." dedi.

Televizyonlarda futbol yorumculuğu yapan kardeşi Adnan Aybaba hakkında da şaşkınlık yaratan bir açıklama yapan Samet Aybaba, "Adnan’la hiç işim olmaz. Adnan futboldan anlamaz." dedi.

İşte Samet Aybaba'nın çok konuşulacak açıklamaları:

"LOBİM GÜÇLÜ DEĞİL"
Beşiktaş’ta ne zaman bir teknik direktör konusu gündeme gelse hep Samet Aybaba’nın ismi geçiyor. Lobiniz güçlü galiba?
Hayır, tam aksine; benim Beşiktaş’taki lobimin güçsüz oluşundan kaynaklanıyor bu. Lobim güçlü olsaydı şimdiye kadar yüz defa Beşiktaş’a teknik direktör olmuştum.

"BEŞİKTAŞ BEKLENTİM KALMADI"
Teknik adam olarak Beşiktaş’ın başına geçmekle ilgili yine aynı duyguları taşıyor musunuz?
Hayır. Beşiktaş’la ilgili aynı duygu ve düşüncelerim yok. Benim Beşiktaş’ın başına geçmek gibi bir çalışmam ve düşüncem yok artık. Sadece bir dönem, o da teknik direktörlüğe başladığımda gayet doğal olarak bu camianın içinden çıkmış birisi olarak Beşiktaş’ta çalışmak istiyordum. Bunu herkes ister. Ama şu an için böyle bir beklentim ve isteğim yok.

"PAF TAKVİYESİYLE İKİ KUPA KAZANDIM"
Beşiktaş gibi bir takımın başına geçmeyi ne kadar hak ettiğinize inanıyorsunuz?
Bir sürü kulüpte çalıştım. Ne yaptım diye dönüp arkama bakıyorum; Çok küçük bütçe ve dar kadrolarla çalışmış ve başarılı olmuşum. Hep bunlara bakacaksınız. Ama Türkiye’de kritere bakan yok. G.Birliği’nde PAF takımından beş oyuncu alarak kupa şampiyonu oldum. Trabzonspor’la yine kupa şampiyonu oldum, kadroda yine PAF’tan aldığım dört-beş oyuncu vardı. Gaziantepspor’a gittim, takım 14. sıradaydı, benimle beşinci oldu. Gençlerbirliği’ni de 14. aldım, beşinci yaptım. Bu takımlarda alttan çıkardığım futbolcular şimdi ligin top-class futbolcuları arasında. Ama “Bu hocayı büyük takımlara alalım” diyen yok. Orada devreye ilişkiler giriyor, o da bende yok. Büyük takımlardan birinin başına bir yerli teknik adamın geçmesi için ilişki şart.

"İLİŞKİSİ İYİ OLAN BÜYÜK TAKIMA GİDİYOR"
Peki, büyük bir takımda çalışmanız için ne yapmanız lazım?
Sık sık medyayı dolaşmanız lazım. Futbolun içinde belli başlı kafa insanlar vardır, sürekli onlarla bir araya gelmek lazım. Böyle şeyleri de yapıp itibariyle yapamıyorum, sevmiyorum da. Ama bu ilişkilerle bir teknik direktör çıkıyor ve büyük bir takım çalıştırabiliyor.

"YÖNETENLERLE PROBLEMİM VAR"
Samet Aybaba ismi futbol âleminde hak ettiği yerde mi?
Yaptığım işlere bakıldığında mevki olarak gelmem gereken yerde değilim. Benim yönetenlerle problemim var. Onların çoğuyla frekansım uyuşmuyor. Uyuşmadığı için de sorun baştan çıkıyor. Ne yazık bazı teknik adamlar taviz verdikleri ve dik duramadıkları için yönetimleri bu şekilde alıştırıyor. O kulüplere gittiğimizde yönetimler bizden de aynı beklenti içinde oluyor ama duvara tosluyorlar. Teknik adam biraz dik durmasını bilecek.

"ANTRENÖR 'PAF TAKIMIYLA ÇIKARIM' DİYEN BAŞKANA KARŞI ÇIKMALI"
Beşiktaş Başkanı’nın F.Bahçe maçı sonrası PAF takımıyla ilgili yaptığı açıklamaları nasıl buldunuz?
Beşiktaş yönetiminin Sivasspor maçına PAF takımıyla çıkması gündeme geldi. G.Antep’i çalıştırdığım dönemde Türkiye Kupası’nda içerde Beşiktaş’la oynuyorduk. Hakem oyuncumuz Viola’yı durup dururken oyundan attı. Skandal ve komik bir karardı. Başkan Celal Doğan çıldırdı ve sahaya inip “Hoca takımı sahadan çek” dedi. “Başkanım bu sağlıklı bir yaklaşım değil, doğru olmaz” dedim. Başkan yine “Hayır ben takımı çekmeni istiyorum“ diyerek bastırdı. “Başkanım siz bir spor adamısınız, bu karar kulübe ve size zarar verir” dedim. Zorladı da zorladı ama yaptıramadı. Hatta iki oğlu da yanındaydı. Onlara dönüp “Alın babanızı, yukarı çıkartın” dedim. Takımı sahadan çektirmedim. Teknik direktör sadece sahaya çıkıp takımı çalıştıran değildir. Ama ne yazık ki teknik adamların çoğu benim verdiğim bu tepkiyi veremiyor. Benim çalıştığım bir yerde başkanın isteğiyle ben ne takımımı sahadan çekerim ne de onun isteğiyle PAF takımıyla sahaya çıkarım. Bunu isteyen bir başkanın teknik direktörü olsam bunu engellerim. Böyle bir şey söylemişse de dik durur ve buna karşı çıkarım. “Başkanım olmaz, Beşiktaş takımı böyle bir şey yapmaz” derim. Başkan ister dinler, ister dinlemez. İlle yapılacak dediği noktadan sonra ben zaten orada olmam. PAF takımıyla sahaya çıkmak olacak şey değil. Bu kulüp kimsenin malı değil. Beşiktaş’ın 15-20 milyon taraftarı var. Sorumlu olduğunuz 15 milyon insan var yani.

Peki Yıldırım Demirören’in bu çıkışını neye bağlıyorsunuz?
Bu yanlış bir hamle. Bu kadar büyük bir takımın başkanı biraz daha sakin olmalı. Bakacaksınız, dinleyeceksiniz, büyükleriniz var, tecrübe edinebileceğiniz örnekler var.

"KISA PANTOLONLA GEZERLERDİ"
Çarşı size niye karşı?
Çarşı bana karşı mı değil mi, kim var onların içinde bilmiyorum ki. Tanımıyorum ki onları. Ben Beşiktaş’ta futbol oynarken bunlar daha küçücük çocuklardı. Ben de Beşiktaş’ın tarihindeki en önemli üç kaptanından biriyim. Beşiktaş’ta Çarşı veya bir başkasının bana neden karşı olduğu önemli. Zaman zaman gazetelerde okuyorum, “Çarşı Samet’e karşı” diye. Bakıyorum hiçbir şey yok. Çarşı grubundaki şu nesil benim Beşiktaş’ta oynadığım dönemde kısa pantolonla geziyordu. Başkan da öyle geziyordu. İyi hatırlıyorum, 82’de şampiyon olduğumuzda Erdoğan Demirören beyin villasında olmuştu şampiyonluk yemeği. O da evdeydi. Oradan hatırlıyorum, küçük bir çocuktu Yıldırım.

"ÇARŞI’YA BU GÜCÜ VERMİŞLER"
Son zamanlarda Çarşı ne derse Beşiktaş’ta o oluyor. Size göre de öyle mi?
Evet. Güçleri var ki istediklerini yaptırabiliyorlar. Onlara o gücü verenlere sormak lazım bunu. Çarşı’ya bu gücü vermişler.

Peki, bu gücü kim verdi? Süleyman Seba zamanın da bu kadar güçlü müydü bu grup?
Hayır. Süleyman ağabey zamanında böyle bir şey yoktu. Tabii ondan sonra kulüp yapısında bazı şeyler değişti. Şu anda baktığınızda Çarşı’nın frekansıyla Beşiktaş yönetiminin frekansı aynı. Demek oluyor ki Çarşı, yönetimin istediklerini seslendiriyor.

"SİNAN’LA ÇARŞI KONUŞUP ANLAŞTI"
Yönetim ne isterse Çarşı onu söylüyor diyorsunuz. Ama yönetim Sinan Engin’i getirdi, çarşı karşı geldi.
Ama sonuçta geldi Sinan Engin. Çarşı gitti Sinan’la tesislerde oturdu ve şimdi kimse karşı değil Sinan’a.

Peki, baştan niye karşı geldiler?
Demek ki öncesinde konuşamamışlar. Geç kalan bir konuşma oldu ama sonuçta oldu.

"BENİM OLDUĞUM YERDE AMİGOLAR TESİSE GELEMEZ"
Amigoların kulübün tesislerine böyle gelmesi normal mi?
Benim olduğum yerde gelemezler. Herkesin kendi işi var, onların işi tribün. Amigonun kulübün tesisinde ne işi var? Şimdi diyeceksin ki Samet Aybaba sen bunları söylediğin sürece Beşiktaş’ın teknik direktörü olamazsın. Olmayayım.

"BU İLİŞKİ ÇOK TEHLİKELİ"
Yani siz Beşiktaş’taki bu yönetim-tribün birlikteliğini tehlikeli mi görüyorsunuz?
Evet. Anormal tehlikeli. Sağlıklı değil. Çarşı lideri kim, hiç görmedim bile hayatımda. Belki görmüşümdür ama ben futbol oynarken dedim ya çocuktu onlar Şimdi ben bunlarla nasıl bir şey içine girebilirim ki?

Sizce yönetim mi Çarşı’ya kendini kullandırıyor, yoksa Çarşı mı kendini yönetime kullandırıyor?
Bence ikisi de birbirlerini kullanıyor.

Peki, buradaki en büyük hatayı kim yapıyor?
Tabii ki yönetim yapıyor.

Beşiktaş’taki bu çarpık düzen Yıldırım Demirören döneminden önce yok muydu?
Valla Süleyman ağabey döneminde yoktu.

Peki, Serdar Bilgili döneminde mi başladı o zaman?
Serdar Bilgili döneminde de zaten Futbol Şubesi Sorumlusu Yıldırım Demirören’di.

"BEŞİKTAŞ’LA ANLAŞMIŞTIK AMA…"
Geçen sezon sonu Beşiktaş yönetimi sizi başkanla görüşmeye Antalya’ya çağırmış ama gitmemişsiniz doğru mu?
Evet, doğru gitmedim. Ben size daha öncesini anlatayım. Bunu ilk defa size söylüyorum. Önceki sezon Ankaraspor’u çalıştırırken Beşiktaş’la oynayacağımız maç öncesi Beşiktaşlı yöneticiler geldi, benimle masaya oturdu ve bu sezon için benimle anlaşarak masadan kalktı. Sonra son rötuşlar yapılmak üzere Cuma günü için sözleştik. Bir araya gelip işi resmiyete dökecektik. Ama aramadılar. Sonra aradan epey zaman geçti. Kenan Öner beni arayıp “Başkan seni Antalya’ya bekliyor” deyince, ben de haliyle sordum “Anlaşma imzalamak için mi, yoksa görüşmek için mi?” diye. “Görüşmek için” deyince “Ben gitmek istemiyorum” dedim. Israrla “Beşiktaş Başkanı arıyor ama” deyince ben de “O Beşiktaş Başkanı olabilir ama ben de bu kulübün tarihindeki en önemli üç kaptanından biriyim yani” dedim. Sonuçta ben 17 senedir teknik direktörlük yapıyorum ve yaptıklarım ortada. Beşiktaş kulübü Türk teknik direktörle çalışmak istiyor. Hâlâ benimle üç-dört kişiyi aynı kefeye koyuyorsa zaten çalışmam ki. Bana gel Sametciğim, at imzayı denmeliydi. Bakın Beşiktaş’ın üç önemli yöneticisi geldi, benimle saatlerce konuştu, anlaştık. İnanın hiç para lafı geçmedi ve ben “Evet” dedim.

"ÜÇ YÖNETİCİYLE KONUŞMUŞTUK"
Beşiktaş’ın bu teklifi sürpriz olmadı mı?
Oldu. Başkan istedi ki, gelip benimle konuştular. Başkandan habersiz olacak şey değil bu. Benimle masaya oturduklarında “Sistemi ve prensipleri detaylarıyla konuşurum ama para konuşmam. Çünkü ben Beşiktaşlıyım” dedim. Benim geçmişte aldığım ücretler var, Beşiktaş’ın da teknik direktörlerine verdiği bir ücret var. Bunun ortası bulunur. Celal Kolot, Kenan Öner ve Ertunç Soğancıoğlu ile oturup konuşmuştuk.

"BEN ZATEN KULÜBÜN İÇİNDEYİM"
Yıldırım Demirören’in size karşı tutumunu nasıl buluyorsunuz?
Geçenlerde başkanın bir sözünü okudum. Demiş ki “Ben olduğum müddetçe Samet Aybaba ve Mustafa Denizli bu kulüpte içeri giremez.” Ben zaten bu kulübün içindeyim ya. Orada benim kaç tane resmim var. Başkanın gözü görmüyor her halde. Kulüpten girdiğinde kafasını kaldıracak, karşısında benim resmimi görür kupalarla falan. En ağrıma giden bana dışarıdan biriymiş gibi davranılması. Bu sözler Beşiktaş Başkanı’na yakışmaz. Bir başkanın 11 sene bu takımın formasını giymiş, 6 senesinde kaptanlık yapmış birine böyle bir tavrı doğru değil. Çalışmak istemiyorsan çalışmazsın, ona herkes saygı duyar. Mustafa Denizli Hoca için de denecek lâf mı bu. Mustafa Hoca bir değerdir, böyle sözler söyleyerek ona yanlış yapılmıştır. Ben “Yıldırım Demirören şöyledir böyledir” diyemem, çünkü o Beşiktaş’ı temsil ediyor. Ona saygılı olmak zorundayım. Ama bunları onda görmediğim içinde çok üzülüyorum yani.

Peki, Beşiktaş’ın geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Valla Beşiktaş iyi yönetilmiyor, daha kötüsü iyiye doğru da gitmiyor.

"BURSALILAR DA BEŞİKTAŞLI DİYE YUHALIYOR"
Yönetimin bu kötü gidişteki payı nedir?
Beşiktaş’ın içine fazla girmek istemiyorum. Bursaspor’a teknik direktör oldum, daha ilk maçımda taraftar beni Beşiktaşlıyım diye yuhaladı. Beşiktaşlılar bana “İstemiyoruz” diye bağırıyor. Bursa’ya geliyorum, Beşiktaşlıyım diye yuhalıyorlar. Orada zarar, burada zarar. Başka camialar üç-beş aylık antrenörlerinin arkasında duruyor. Kötü sezon geçiren bir antrenörü daha iyi bir yere gönderiyor. Beşiktaş’ta tam tersi.

"ERTUĞRUL BEŞİKTAŞ İÇİN HAZIR DEĞİL"
Sizce üç büyüklerde yerli teknik adamın çalışma şansı nedir?
Bana göre var. Doğru seçerseniz var. Ama bugüne kadar üç büyüklerde çalışan son dönemlerdeki yerli teknik adam tercihlerine bakarsanız çoğu yanlış. Mesela Rıza Çalımbay. Rıza size göre Beşiktaş’a hazır mıydı? Rıza’nın Rize’yi bırakıp Beşiktaş’a gelmesi doğru değildi. Ben de Anadolu takımlarında çalışırken bu tip teklifler aldım ama dönüp de bakmadım bile. Mesela Milli Takım’dan teklif almıştım. Yine G.Saray’dan teklif aldım. Ergun Gürsoy ağabey “Bu işi en iyi yapabilecek sensin” dedi. Yemek yedik ve teklif yaptı. Çok kritik bir seçim oldu. Sonra Ergun ağabey aradı, “Beşiktaşlı olmanı geçemedik” dedi. Beşiktaş’tan da teklif almıştım ama bir takımda çalıştığım için orayı bırakıp gelmedim. Rıza Hoca için üzüldüm. Rize’yi bırakıp Beşiktaş’a gitmemeliydi. Sezonu orada bitirmeliydi en azından. O zaman daha güçlü gidecekti. Mesela Ertuğrul Sağlam… Daha iki senelik teknik direktör o. Beşiktaş için hazır değil bana göre. Ertuğrul şöyle 6-7 çalışsa, tecrübe kazansa, biraz daha görse, öğrense, o zaman bu tartışmalar hiç olmaz.

"YÖNETİMLER NİYE GENÇ HOCALARI TERCİH EDİYOR?"
Ertuğrul Sağlam’ın göreve getirilişi sizin için sürpriz oldu mu?
Bu kulübün bir seçimidir, saygı duymak lâzım. Kaldı ki Ertuğrul’u çok severim, çünkü Kayserispor’da teknik direktör olmasında da benim dahlim var. Kayserispor Başkanı Recep Mamur’la konuştum ve Ertuğrul’u almasını önerdim. Hatta Ertuğrul’la da görüşüp “Recep Mamur seni arayacak” dedim. Benim Ertuğrul’a böyle bir sevgim ve inancım var. Ama büyük takımda çalışmak için biraz daha tecrübeye ihtiyacı var. Ertuğrul Beşiktaş’a erken geldi. Neler yaşayacağını hissetmesi lâzımdı. Zor iştir Beşiktaş’ta çalışmak. Tecrübe ve direnç gerektirir. Bugün Güvenç Kurtar ve Yılmaz Vural gibi teknik adamlar bunlar bazı şeyleri hak ediyor. Yılların tecrübesi var onlarda. İlginç olan, büyük takımlarımıza gelen yerli teknik adamların hemen hepsi genç tecrübesiz isimler. Bunu sormak ve sorgulamak lâzım. Yönetimler niye böyle bir tercih kullanıyor?

"ERTUĞRUL SEZONU BİTİREMEZ!"
Peki, size göre Ertuğrul Hoca ligin sonunu getirebilir mi Beşiktaş’ta?
Keşke daha çok kalabilse ama Beşiktaş camiasının bu düşünce yapısıyla çok zor. Bana ligi çıkaramaz gibi geliyor. Bakalım devreyi çıkartır mı? İnşallah çıkartır.

"ADNAN FUTBOLDAN ANLAMAZ!"
Kardeşiniz Adnan Aybaba işini iyi yapıyor mu sizce?
Adnan’la hiç işim olmaz. Adnan futboldan anlamaz. Bu işe başlarken bana bir şey söylemedi, haberim yoktu. Sonradan defalarca bu konuda bana zarar verdiğini söyledim ama o seviyor bunu. Hatta bir ara, “Adnan kaç para alıyorsun? Oradan aldığını ben vereyim, hatta daha fazlasını vereyim ama oraya çıkma. Benim nelerime malolduğunu bir bilsen” dedim. Sonuçta 40 yaşında adam, yapabileceğim bir şey yok. Ama bana zarar verdiği kesin. Adnan futbol dışında her şey konuştuğu için insanlar beni de onun gibi değerlendiriyor. “Kardeşi bu, ağabeyi de budur” diyorlardır. Tabii ki futbolu yorumlama açısından söylüyorum. Yoksa Adnan özünde çok iyi çocuktur. Ona “Oğlum evde beş yüz tane kitap var, git oku” dedim ama programın kitapla alakası yok ki.

Sayfa Linki:

Site kodu:
" />
Forum kodu:

Benzer Haberler



Widget arak by Futbolizm