İşte Premier Lig’in süper İlk 11’i
1992 yılına kadar adı Birinci Lig olan Premier Lig o seneden sonra bu sıfatla anılmaya başladı. Hem Bosman kuralının hem de bütün liglerde ortaya çıkan yabancı oyunculara duyulan sempati, dünyanın dört bir yanındaki futbolcuların bu popüler lige adım atmak istemesinde etkili oldu.70’lerde ve 80’lerde de İngiltere’de top koşturan yıldız yabancılar vardı ama, son 15 seneye göre bu sayının az olduğu görülüyor.
İlk 11’imizi seçerken istatistiklere önemli ölçüde dikkat etsek de %100 bilimsel bir seçim yaptığımızı söyleyemeyiz. Asıl dikkat ettiğimiz nokta bu futbolcuların takımları için ne kadar önemli olduğu ve takımlarının başarılarındaki katkılarıydı. İşte Premier Ligi’in son 15 senesine damga vuran en iyi 11 (4-3-3 sistemine göre)
Kaleci: Peter Schmeichel
İtirazı olan? Bu mevkii için onunla yarışabilecek başka bir aday kesinlikle yok. Sir Alex Ferguson’un yüzyılın kalecisi ila ettiği Danimarkalı, 1991’de 530,000 Pound ( Euro mu yoksa?) karşılığında takıma getirilmişti. İnanılmaz reflekslere sahip olan Schmeichel, kalesini müthiş bir kararlılıkla yönetiyordu. Bununla da kalmayıp United savunmasında adeta bir liderdi. Oynadığı 354 maçın %42’sinde hiç gol yemeyerek başarısını perçinledi.
Schmeichel’lı Manchester, 8 senede tam 15 kupayı müzesine götürerek dünyanın en iyi kalecileri arasına girmiş ve tarihe adını kazımış oldu. Bunların içinde 1 Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, 5 Premier Lig Şampiyonluğu, 3 Federasyon Kupası bulunuyordu.
Stoper: Sami Hyypia
Liverpool’a gelmeden önce bu listeye alınacağı hayal olarak görülebilecek Finlandalı oyuncu, savunma hattında birçok partner değiştirdi. Bunlardan Stephane Henchoz ve Jamie Carragher’la en başarılı dönemini yaşadı. Hava toplarında rakip tanımayan Hyypia, üstün fizik gücüyle de Premier Lig için en uygun savunma oyuncularından biri olduğunu kanıtlamıştı. Takımının kazandığı serbest vuruşlarda da hava hakimiyetini en iyi şekilde değerlendirdi ve bir defans oyuncusu için erişilmesi zor bir başarı olan 300 maçta 20 gol istatistiğine ulaşması takdire değerdi.Hiç Premier Lig Şampiyonluğu sevincini yaşayamasa da özellikle 2001 yılındaki müthiş 3 kupa zaferi (Uefa, Lig, ve Federasyon Kupa’ları) ile 2005 yılındaki Şampiyonlar Ligi zaferi kariyerinin en büyük başarıları olarak yerini aldı.
Stoper: Jaap Stam
“Kaya” lakaplı Stam, İngiltere’de yalnızca 3 sene geçirmesine rağmen Premier Lig’e damgasını vurmayı başardı. Manchester United’la arka arkaya olmak üzere 3 Premier Lig Şampiyonluğu, bir Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu, bir Federayon Kupası, ve bir de Kıtalararası Kupa kazandı. 1998/99 yılında 3 kupayı birden müzelerine götüren United defansının en iyi müdahele yapabilen oyuncusuydu elbet. 2001/02 sezonunda Alex Ferguson’la ters düşünce Lazio’nun yolunu tutmuştu.
Sol bek: John Arne Riise
Riise’nin son 5 yılda dünyanın en iyi sol beklerinden biri olduğuna itiraz eden küçük bir azınlık çıkar herhalde. 2001’de Liverpool’e geldiğinden beri takımının soldan yaptığı atakların öncüliğünü yaptığı bir gerçek. Savunma gücü belki mükemmel olmasa da bu bölgede istikrarlı bir grafik çizdiği tartışılmaz. Onu bu listede yer veren en büyük özelliği karşı takımı allak bullak eden ani çıkışlarıdır elbet. Liverpool formasıyla 30 gola imza atması ise onun fişek gibi attığı şutların başarısının en büyük garantisi olarak boy gösteriyor. Liverpool’la 7 kupa kazanma başarısı gösteren Norveçli kanat oyuncusunun ceza sahası dışından çektiği mükemmel şutlarının yanına ceza sahasına yaptığı öldürücü ortaları da eklediğimizde onun ne kadar etkileyici bir atak oyuncusu olduğu ortaya çıkıyor zaten.
Sağ bek: William Gallas
Bazılarınız ilk görüşte “ne alaka” diyebilir ama, Gallas komple bir savunma oyuncusu olduğunu çoktan kanıtladı. Toplam 200 maça çıkan Arsenalli oyucu, Chelsea formasıyla da 2 defa Premier Lig’i kazanmayı başardı. Defansın her tarafında oynayabilen Gallas’ın toplam 18 golü bulunuyor. Sağlam savunma anlayışı, cesaretli atağa çıkışları ve çok yönlü olması, Chelsea’de Marcel Desailly, Frank LeBoeuf ve Lucas Radebe gibi efsanevi oyunculardan formayı kapmasını sağladı.
Defansif Orta Saha: Patrick Vieira
Bu futbolcunun da yerinin tartışmaya açık olmadığını düşünüyoruz. Bu ligin gelmiş geçmiş, belki de iddialı davranarak onun dünyanın gelmiş geçmiş en iyi önliberosu olduğunu söyleyebiliriz. Rakip oyuncuların pozisyonunu nokta müdahelelerle bozması ve müthiş yer tutması onun en büyük özelliği. Arsenal’deki ofansa katkıları onun sadece bir yok edici olmadığını da gösterdi. Kırmızı beyazlı formayla oynadığı 279 maçta 29 gole imza attı, bu zaman dilimine 3 Premier Lig Şampiypnluğu ile 4 Federasyon Kupası sıkıştırmasını da bildi. İmparatorlu Galatasaray’ın aslanları ve penaltıyı dışarı atanlardan biri olmasa 2000’de Uefa Kupası’nı da kazanabilirdi. Kazandığı hava topları, ikili mücadeleler, müthiş alan hakimiyeti, mevkiisindeki liderliğini istatistiklerle de kanıtlıyor.
Orta Saha: Robert Pires
Gallas’tan sonra tartışmaya yakın bir başka isim de Pires olsa gerek. Arsenal’in klasikleşen kadrosunun üyelerinden olan Fransız, oynadığı 6 sezon içinde 189 maçta 62 gole imza attı. Onun asıl caydırıcılığı ise ölümcül pasları. Yaptığı 43 asistle hücüm gücündeki etkinliğini net bir şekilde gösterdi. Öncelerde İngiliz futboluna adapte olmaka zorlansa da daha sonra hem kanatlarda hem de iki santraforun arkasında ne kadar etkili olduğunu kanıtladı. Futbolseverler onu en çok ince bilekleriyle müthiş tekniğinin muhteşem uyumuyla hatırlıyorlar. Ayrıca Pires çok iyi oyun kurucu ve bitirici. Pires’in kariyerinin doruk noktası 2003/04 sezonu oldu. Thierry Henry’le yakaladıkları kıskandırıcı form ve uyum ile attıkları 57 gol Arsenal’i yenilgisiz lig serüvenine taşıdı. O sene Şampiyonlar Ligi finalinin 12. dakikasında oyundan çıkışı buruk bir şekilde takımdan ayrılmasına yol açsa da Fransız oyuncu en başarılı performansını o sene yakalamıştı.
Orta Saha: Gianfranco Zola
96’da Stamford Bridge’e ayak basan İtalyan, birok vatandaşına nazaran İngitere’ye alışması hiç de zor olmadı. Forma giydiği 312 maçta tam 80 gol atarak Chelsea taraftarları tarafından gelmiş geçmiş en iyi ve en sevilen oyuncu seçilmişti. Gollerinin büyük bir çoğunluğunu kıvrak zekasının yanı sıra Napoli yıllarında Diego Maradona’dan öğrendiklerini uygulayarak atıyordu. Zola, Chelsea formasıyla 2 Federasyon, 1 Lig, bir de Kupa Galipleri Kupası’nı müzesine götürdü.
Forvet: Eric Cantona
Bu adam apayrı bir futbolcuydu. Bu listede yer vermessek “Eric the King” (Kral Eric)’e hakettiği değeri vermemiş oluruz. Aralarından birine uçan tekme atmasına rağmen Manchester Unitedlı taraftarlarda onun yeri geçekten bambaşka. Bu hareketi ve basın toplantılarındaki sivri ve benzersiz çıkışlarıyla kendine düşmanlar yaratsa da popülerliğini zamanında iyice arttırmıştı. Ancak onun bu listede oluşunun asıl nedeni bunlar değil, sahadaki azimli ve etkili performanslarıdır. İstatistikler bizi yanıltmıyor zaten, Manchester adına ligde 143 maçta 64 gole imza atmış bu hırçın arkadaşımız. Ancak bu rakamlardan ziyade Vieira gibi onun da öne çıkan özelliği liderlik gücü ve kazanma hırsıdır. Takımıyla 4 kez lig şampiyonluğu kazanan Cantona’da sadece oyun kuruculuk ve bitiricilik özelliği de yoktu. Forma yakasını yukarıya kaldırmasından tutun, garip yüz ifadelerine kadar o eşsiz bir futbolcuydu. Ayrıca Manchester’ın adını dünyaya döneminin 1 numarası olarak duyurmasında en fazla katkısı olanlardan biriydi Cantona.
Forvet: Dennis Bergkamp
Bir çoğumuzun kendisini izlemekten mest olduğu bir efsaneydi Bergkamp. İnce top kontrolleri, savunmayı dağıtıcı zeka dolu pasları ve inanılmaz bitiriciliğiyle 90ların en büyük yıldızları arasına girdi. Bu mükemmeliyetçi beynin topu ayağına her aldığındaki rahatlığı kendi takımına güven veriyor, karşıyı ise endişelendiriyordu. Hem golcü hem gol hazırlayıcılığı bu kadar üstün olan nadir futbolculardan biri olsa gerek Bergkamp. Arsenal formasıyla 315 maça çıkarken, 87 gol attı, 166 da asist yapma başarısını gösterdi. Bu ortalamasıyla Premier Lig tarihinde ilk 3’te rahatça yer edinebiliyor. Inter’le başlayan yıldızlaşma sürecini Arsenal’de sürdürürken, bu formayla sadece 3 Premier Lig Şampiyonluğu ve 4 Federasyon Kupası şampiyonluğu kazanması, birçok hayranına keşke daha büyük başarılar elde edebilseydi dedirtmiştir.
Forvet: Thierry Henry
Ve işte Premier Lig’e gelmiş geçmiş en büyük oyuncu! Bunun sadece bizim iddiamız olmadığını düşünüyoruz. Modern futbolda, dünyanın en zorlu liginde 254 maçta atılan birbirinden güzel 174 gol hiç de normal birşey değil. Arsenal’deki övgü dolu kariyerinde tartışmasız her savunma oyuncusunun ahını almasını bilmiştir Fransız süperstar. Topla veya topsuz inanılmaz bir ivmeye sahip olan Henry klas bitiriciliğiyle de herkesin beğenisini kazandı. Golcülüğünün yanı sıra yaptığı 77 asistle de komple bir santrafor olduğunu kanıtlamıştır.Juventus’ta umduğunu bulamayan Thierry, Monaco’da hocası, şimdiki çok yakın dostu Arsene Wenger sayesinde yıldızını çabucak parlatmaya başladı. Arsenal’deki kulüp başarılarının en önemlileri 2 Premier Lig şampiyonluğu ve 3 Federasyon Kupası’dır ama kişisel başarıları buraya sığmayacak kadar fazladır. İngiltere içinde en göze çarpanları Spor Yazarları Derneği tarafından Yılın Futbolcusu Ödülü (2003, 2004, 2006), ve iki de Futbol Federasyonu Ylın Futbolcusu Ödülü’dür (2003, 2004).Arsenal’deki golleri ve performansıyla dünyanın en iyi futbolcuların arasına giren Henry’nin Barcelona’ya gitmesi, Arsenal’e neler kaybettireceği ortada.
Site kodu:
Forum kodu: